1. Giriş
Anadolu’da Selçuklularla gelişen ve orijinal örneklerini veren ahşap işçiliği Beylikler devrinde de mükemmel örnekler kazandırarak müşterek bir ekol yaratmıştır. Osmanlı dönemi ahşap işçiliği teknik sahada büyük yenilik getirmemiş, ancak değişik bir üslup getirmiştir. Ahşap minberler, kapılar, pencere kanatları, rahleler, tavanlar, direkler, sütun başlıkları, kirişler, konsollar Selçuklu ve Beylikler devri cami içlerinde yapıyı süsleyen önemli bir unsur olmuştur. Özellikle ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacından yapılan bu malzemede çeşitli işleniş teknikleri kullanılmıştır[1] .
Anadolu Türk ahşap sanatı içinde önemli bir yer tutan kapı kanatları, yapıların giriş cephelerinde tamamlayıcı bir unsur olmalarının yanı sıra, süslemeleriyle de girişlerde davetkâr birer nitelik kazanmışlar; bazen kendilerinin bazen de ait oldukları yapıların kimlik belgeleri durumundaki kitâbeleri bünyesinde barındırıp günümüze taşımışlardır[2] .
Ahşap kapılar olması gerekenden daha az sayıda günümüze ulaşmalarına rağmen, mevcut duruma baktığımızda 12. yüzyılın sonlarından kalan ilk örnekten başlayarak belli bir gelişimi yansıttıkları görülmektedir. Bu gelişimi şema, teknik, motif ve kompozisyonlar, süslemenin yeri ve düzeni gibi çeşitli bakımlardan takip etmek mümkün olabilmektedir. Her biri, devirlerinin genel karakterine aykırı düşmeden kendilerine has özellikleriyle dikkati çeken bu eserler, Selçuklu ve Beylikler devrinde bir yandan çakma ve kündekâri gibi yapılış biçimlerine göre; diğer yandan süslemelerin yüzeydeki dağılımlarında önemli bir etken olan pano, kemer ve madalyon gibi şema belirleyici elemanların düzenlenişine göre çeşitlilik gösterirler ve yeni arayışlar ortaya koyarlar[3] .
15. yüzyılın ortalarından itibaren ise Osmanlı Devleti’nin büyümesine paralel olarak ve dolayısıyla sanat faaliyetlerinde merkezi etkilerin hissedilmeye başlamasıyla genellikle kündekâri tekniğinde imal edilen üç panolu şemaya sahip örnekler yaygınlık kazanmış ve bu açıdan önceki dönemlerin arayışları ve çeşitliliği azalmıştır. Bu süreç içinde görülen değişimler elbette yapılış teknikleri ve şemalarla sınırlı kalmamış, süsleme türlerinin yüzeylerdeki dağılım oranları ile süsleme tekniklerinin tercihi ve uygulanış biçimlerinde de kendini göstermiştir. Bu değişimin hissedilmeye başladığı dönem 15. yüzyılın ilk yarısıdır[4] .
Ölçütü ve sınırı maneviyat olan Türk-İslâm sanatları süslemelerinin sabır, inanç, güç simgesi, estetik, yetenek gibi olgularla ortaya çıkarıldığı görülmektedir. Estetik manada duyulan kaygı kendisini ilâhi anlamda da göstermektedir. Yapılan tezyinatın, yaptıran ve yapan kişiyi hem dünyevi anlamda hem de manevi anlamda hoşnut etmesi önemlidir. Bu süslemeleri icra eden sanatçıların sonsuzluk âlemini düşündükleri kuvvetle muhtemeldir. Bunun en güzel örneği sonsuzluk anlamı veren tezyinatın sıkça kullanılmış olmasıdır. Tabi ki sadece süsleme için değil tüm Türk-İslâm Sanatları için kabul gören unsurlardır.
Ele aldığımız bu kapı örneğinde de sonsuzluğun, inancın, yeteneğin ve davetkârlığın izleri görülmektedir. İşte bizi bu makaleyi yazmaya cezbeden de bu davetkârlık olmuştur. Sahipsiz ve aidiyetsiz gibi görünse de hepimizin sahibi gibi onun da sahibi O’dur.
2. Ahşap Kapı
Bitlis Vakıflar Müdürlüğü’nde yer alan ahşap kapı günümüzde özgün yerinde bulunmamaktadır[5] . Kesin yeri bilinmeyen ahşap eserin Siirt Merkez’deki, eski ismi Hıdru’l-Ahdar Camii olan Cumhuriyet Camii’nde kullanıldığını gösteren bir fotoğraf mevcuttur[6] .
Kapı kanadı günümüzde üç ayrı ahşap levhadan müteşekkildir. Ölçülerine göre üç ahşap levha yan yana 87 cm eninde, 165 cm boyunda ve 3,5 cm kalınlığındadır. Soldaki levha 34 cm., ortadaki levha 28 cm. ve sağdaki levha 25 cm’dir[7] . Ortadaki süslemeler 16 cm genişliğindeki alan içerisindedir. Bu alanlar 2 cm.lik düz silmelerle sınırlandırılmıştır. Bu silmelerin hemen dışında ise 3,5 cm.lik bitkisel süslemeli bordür yer almaktadır. Soldaki levhanın dış kısımlarında 3,5 cm boşluk varken ortadaki levhanın sol tarafı 2,5 cm iken sağ kısmının kesildiği görülmektedir. Bordürler üste doğru devam etmektedir. Üstteki yazıların yer aldığı panolar ise 20 cm yüksekliğindedir. (fotoğraf 1).
Levhalar ön yüzünden üzeri büyük mıhlarla çakılmış ok şekilli üç metal aksam ile birbirine tutturulmuştur. Sağda yer alan levha üzerinde ahşabın daha fazla yarılmasını önlemek için metaller çakılmıştır[8] . Sol levha üzerinde altlı üstlü yerleştirilmiş anahtar deliklerinin yer aldığı metal aksam vardır. Fakat arka kısımda sadece üste yer alan anahtar deliği ile aynı hizada olan kısımda kilit aksamı yer alırken alt anahtar deliği boştadır. Sol levhanın kenarlarında kesilmeler ve eklemeler görülmektedir. Ahşap levhaların arka yüzünde ise metal aksam şeritlere denk gelen yerlere ahşap kirişler çakılmıştır. Bu metallerin tahrip olan ahşap levhaların onarımında özensiz bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. (fotoğraf 1).
Levhaların etrafında 3,5 cm genişliğinde palmet motifle süslü bordür dolaşmaktadır. Bordürler oyma-kabartma ve yivli oyma tekniği ile oluşturulmuştur. Palmetler iki yan yapraklı ve bir tepe yapraklıdır, ayrıca sağa ve sola yatık vaziyettedir. Her tepe yaprağı uzayarak diğer palmetin gövdesini oluşturmaktadır. Palmetlerin etrafında kıvrımlı dal dizisi de dolaşmaktadır. Sol ve ortada levhadaki bordürde motifler yivli oyma teknikli iken sağ levhadaki bordür yuvarlak yüzeyli oyma tekniği ile işlenmiştir. Ayrıca sağdaki levhanın dışa bakan kısmındaki bordür dizisi günümüze ulaşamamıştır. Ortadaki levhanın ise sağdaki levha ile birleşme kısmındaki bordür muhtemelen kesilerek yarım bırakılmıştır. Bordür dizileri ritmik bir şekilde iken sol levhanın üst sıra bordüründe ortadaki palmetin tepe yaprağı bulunmamakta ve düz durmaktadır. Bordürler köşelere denk gelen yerlerde kıvrım dallı ve yapraklı bir dönüş göstermektedir.
Levhaların üst kısmında 2 cm’lik silme ile çevrelenmiş panolar mevcuttur. Panoların yüksekliği 20 cm’dir. Sağdaki pano tahrip olmuş durumdadır. Pano üzerinde düğüm, geçme ve kıvrımlı dal motifleri yer almaktadır (fotoğraf 3).
Panolarda desenler çift katlı oyma tekniği ile yapılmıştır. Üzerinde kitâbeler mevcuttur. Dikdörtgen panolar içindeki kitabeler tek satır halinde, oyma tekniği ile tezyini kûfi hatla, Arapça olarak hakkedilmiştir. Sağdaki panoda ...ال...) ...la...); Ortadaki panoda وما) ve mâ-) ; soldaki panoda ise ئحالل) ّ ihan li’llâhi) kelimeleri yazılmıştır, bunlar bütünleştirildiğinde “...la... ve mâihan li’llâhi” cümlesi oluşmaktadır. Okunuşunu yaptığımız bu yazıtlar şöyle anlamlandırılabilir; “Günahları örten (silen) ancak Allah’tır” [9] . Orta panonun harflerin uzantıları kıvrım dallı bir şekilde teşkil edilmiştir. Harflerin uzantıları birbirleriyle birleşerek kıvrım dallı ve dilimli motifler oluşturmuştur. Ayrıca uçları helezonik kıvrımlı rumiler süsleme kompozisyonunun içerisine serpilmiştir. Panonun üst kısmı kapatıldığından burası görülememiştir. Soldaki panoda harfler ortada kıvrım yaparken uçları çatallanmıştır. En sondaki (hâ) harfi uzayarak sol üst köşede büyük bir kıvrım meydana getirmiştir. Aralarda yine iki yana açılan kıvrımlı rumiler vardır (fotoğraf 5-8, çizim 1-2).
Üsteki panolar alttaki dikdörtgen panolardan yine palmet bordür kuşağı ile ayrılmaktadır. Panolarda süsleme alanına geçmeden önce iç içe iki adet silme vardır. Bu silmeler aşağıya doğru inmektedir.
Sol ve ortadaki pano benzer ve iç içe bitkisel formlu süslemeler ile oluşturulurken sağdaki pano biraz daha basit niteliktedir. Sol ve ortadaki süslemeler simetrik olarak oyulmuşsa da usta ve zaman tahribatından kalan hatalar ve bozulmalar göze çarpmaktadır. Süslemelerde oluklu oyma ve çift katlı oyma teknikleri kullanılmıştır.
Sağdaki levhadaki dikdörtgen pano içerisindeki süsleme kompozisyonu diğer levhalara göre farklı ve daha basit kalmaktadır. Bu kısımda rumili kıvrım dalların dikey eksende birbirleriyle örülmesi prensibine uygun olarak oyulmuş desenler yer almaktadır (fotoğraf 4) .
Sol ve ortadaki panoların süsleme kompozisyonlarında palmet, rumi, kıvrımlı dallar ve güneş kursu diyebileceğimiz rozetler vardır[10] . Panoların üst tarafında ters duran palmet motifi vardır. Palmetin altından iki yana düzgün bir şekilde açılan dilimli rumi motifleri mevcuttur. Palmet alttaki kıvrımlardan yukarıya doğru rumi motifleri ile açılmaktadır. Üç katlı olacak şekilde oyulan süslemelerde rumiler kalın ve ince özellikler göstermektedir. Rumi kıvrımlarının uçlarında yukarıya ve aşağıya doğru birbirlerine ters olarak helezonik kıvrım yapan örnekler oyulmuştur. Palmetin tepe yaprağının altında daire içerisinde çarkıfelek motifi bulunmaktadır. Bu motif soldaki panoda da seçilirken ortadaki panoda tahrip olmuş vaziyettedir. Çarkıfelek içinden çıkan kıvrım dallar iki yanda helezonik kıvrımlar oluşturmuştur. Üstteki helezonların ucu çatallaşarak üç kıvrım halini almıştır. Çarkıfelek motifinin altında ise kıvrımlı dallar arasına karşılıklı yerleştirilmiş uçları kıvrımlı rumi motifleri oyulmuştur. Alta doğru indikçe yukarıda olduğu gibi iki yana düzgün bir hatla açılan dilimli rumiler vardır. Ruminin üstünde ise bu sefer dört kıvrımlı ince rumiler bulunmaktadır. Altta ise nispeten daha kalın, uçları kıvrımlı rumi motifleri karşı lıklı olarak yerleştirilmiştir. Yine birbirini tekrar eden rumi ve kıvrımlı dallardan sonra daire içerisinde çarkıfelek ve iki yanında helezonik kıvrımlı dallar içerisinde rumi motifleri yer almaktadır (fotoğraf 9-10, çizim 3-4).
Buradan sonra süslemede kompozisyon değişmektedir. Sol ve ortadaki panoların ortasına dairesel bir rozet yerleştirilmiştir. Rozetin etrafı kıvrımlı dallar ile çevrelenmiştir. Altında ise karşılıklı simetrik olarak duran çifte rumiler vardır. Motiflerin uçlarında yer alan kıvrımlar, aşağıya doğru uzanırken uçları çatallaşmaktadır. Bu rumilerin arasında yine çarkıfelek motifi vardır. Bu motifin alt tarafında kalın gövdeli iki rumi karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Rumilerden çıkan kıvrımlı dallar aşağı, yukarı ve yana doğru uzanmaktadır. Yukarı eksene doğru uzanan kıvrımların arasında helezonik şekil almış dilimli rumiler görülmektedir. Yanlarda ise “S” biçiminde kıvrım yaparak aşağıya doğru sarkan dal üzerine yarım yürek motifi şeklinde desenler vardır. Motiflerin hemen altında ise hilal üzerinden yukarıya doğru yükselen palmet deseni mevcuttur. Palmetin yan yaprakları üstteki ruminin dallarını kavrayacak şekilde yerleştirilmiştir. Panoların alt tarafları tahrip olsa da rumi ve kıvrımlı dallar seçilebilmektedir (fotoğraf 11-12, çizim 5-6).
Sol ve ortadaki levhanın üzerindeki süsleme kompozisyonunun gerisinde zeminden yukarıya doğru çıkan ve çarkıfelek motifleri içerisinde düğümlenen bir kıvrım dal motifi vardır. Bu desen ilk bakışta görülememekte fakat detaylı bir izleme sonucunda seçilebilmektedir.
İncelediğimiz ahşap kapı kanatlarının birebir örneği olmasa da benzer biçim ve tekniklerle yapılmış kapı kanatlarını, başta Anadolu’da olmak üzere Orta Asya ve Mağrip coğrafyasında görebilmek mümkündür. Gazneli Mahmut Türbesi’nin kapı kanatları[11], Fatimi dönemindeki Kahire el-Ezher Camii[12] kapı kanatları İslâm sanatında bilinen eski ahşap kapılardandır. Bunların dışında Anadolu’daki ahşap kapılardan da günümüze ulaşabilenler olmuştur.
İncelediğimiz kapı kanatlarında kullanılan, palmet, farklı rumi çeşitleri ve kıvrım dallar Anadolu Selçuklu döneminde kullanılan başlıca bitkisel biçimlerdir. Bu formlar birbirlerinden çok az farklılıklar göstererek Selçuklu kültür coğrafyasında tercih edilmişlerdir. Panolardaki tezyini kûfiler Erken ve Ortaçağ Dönemi İslam coğrafyasında sevilerek kullanılmıştır.
Araştırmamız dâhilindeki kapı kanatları üzerinde geometrik (yıldız) formunun (dairesel rozet ve çarkıfelek motifi hariç) kullanılmayışı dikkat çekici bir özelliktir. Anadolu’da yalnızca bitkisel öğeler kullanılarak tezyin edilmiş ahşap kapı levhaları da mevcuttur. Konya II. Kılıçarslan Türbesi kapı kanatları (12.yy’ın son çeyreği)[13], Ankara Kızılbey Camii kapı kanatları (13.yy’ın ilk çeyreği)[14], Hasankeyf İmam Abdullah Zaviyesi’nin kapı kanatları[15] (13-14. yy’ın ilk yarısı) ve Afyon Burmalı Camii kapı kanatları16 (14.yy)’nda olduğu gibi sadece bitkisel süslemenin hâkim olduğu eserler de mevcuttur (fotoğraf 13-15).
Merzifon, Sultan II. Murad Camii (Medrese Önü Camii 1427)[17] kapı kanatları üzerindeki rumilerden müteşekkil helezonik kıvrımlar, Ankara Karanlık Mescidi[18] ve Ankara Karacabey Camii (1427)[19] kapı kanatları panolarındaki palmet ve etrafındaki helezonik kıvrımlı rumiler, Ankara Hacı Musa Camii kapı kanatlarında[20] palmetlerin ters-düz yerleştirilmesi ve etrafının rumilerle doldurulması, yine Tire Yahşi Bey Camii 2 no’lu kapı kanatlarında[21] ters-düz palmet ve rumi kompozisyonları, araştırdığımız kapı kanatları ile benzer motif ve kompozisyon bağlamında değerlendirilebilir.
Ahşap kapılarda panoların birbirlerinden bitkisel kıvrımlı bordürle ayrıldığını görebilmekteyiz. Rumiler, palmetler ve kıvrımlı dallar tercih edilen bordürlerdir. Konya Beyhekim Mescidi kapı kanatlarında (13.yy’ın sonları)[22] bordür rumilerle, Ankara Baklacı Baba Mescidi’nde (1297-1298)[23] de bordürler kıvrımlı olacak şekilde oyulmuştur. Siirt Ulu Camii Minberi’nin (1214)[24] korkuluklarındaki bordür dizisi ise, incelediğimiz eser üzerindeki bordürlerle benzer bir durum ortaya koymaktadır (fotoğraf 16) .
Analiz ettiğimiz ahşap eser üzerinde daire içerisinde çarkıfelek motifi bulunduğundan yukarıda bahsetmiştik. Benzer kullanımlar yine ahşap kapılarda karşımıza çıkmaktadır. Amasya Gök Medrese Camii kapı kanatları (1266)[25] üzerinde dokuz kollu yıldız motifi içerisinde, Niğde Sungur Bey Camii kapı kanatları (14.yüzyılın ilk yarısı)[26] üzerinde yine çok kollu yıldızla çevrili daire içerisinde, Kastamonu İbni Neccar Camii (1357)[27] kapısında madalyon içerisinde yine yıldız motiflerinin merkezinde çarkıfelek bezeme unsurları bulunmaktadır. Fakat çarkıfelek motiflerinin etrafında genellikle yıldız desenleri kullanılırken araştırmamız dâhilindeki eserde çarkıfeleğin etrafı rumi ve kıvrımlı dallarla doldurulmuştur.
Orta ve soldaki levhanın orta kısımlarında yer alan, içi boş bırakılmış dairesel rozetin benzerlerini ahşap kapılarda görebilmek mümkündür. Karaman Figürlü Kapısı (Karaman İbrahim Bey İmareti kapı kanadı),[28] Sinop Aslan Camii kapı kanatları[29], Ankara Karacabey Camii (1427) kapı bingisi üzerinde rozetler görebilmekteyiz. Bu kısımlar genellikle motiflerle doldurulurken bazı kapılarda boş bırakılmıştır.
Sol ve orta levhalardaki panoların üst kısmındaki ters duran palmetin yanlara doğru düzgün bir hatla açılan dilimli rumi motiflerinin bir benzerini Siirt Şeyh Neccar Türbesi’nde 1272 tarihli bir mezar taşının ortasındaki süsleme alanında da görülmektedir[30] (fotoğraf 17).
Ahşap levhalar üzerinde bazı dikkat çeken hususlar bulunmaktadır; Levhalar üzerinde kullanılan süsleme biçimlerinin yazı ve dairesel rozet hariç neredeyse tamamı bitkisel formlar tercih edilerek kullanılmıştır. Fakat bazı araştırmacıların da daha önce yayımladığı gibi ve tarafımızdan da kabul gören Asya Hayvan Üslubu’nda kullanılan ejder ve grifon başlarının rumi motifine geçiş evresini bu ahşap levhalarda da görmek mümkündür[31]. Bu duruma örnek olarak, karşılıklı duran ve kuyrukları birbirine değen rumiler Cizre Ulu Camii’ndeki kapı tokmağındaki ejder kuyruklarını anımsatırken dairesel çarkıfelek motifi de konumu itibariyle aslan başı hissi uyandırmaktadır.
Ahşap kapı kanatlarında bu dönemin genel özelliği olan ve ayrıca Hıdru’l-Ahdar Camii’ne yakın Siirt Ulu Camii Minberinde de görülen yıldız geometrik form, incelediğimiz kapı kanatlarında bulunmamaktadır. Hıdru’l-Ahdar Camii isminin karşılığı olan “Yeşilin yeşili” manası, muhtemeldir ki kapıyı yapan ustanın oyma sürecindeki estetik algısına etki etmiştir.
Günümüzde üç ahşap levhadan müteşekkil olan kapı kanatlarından orta ve soldaki levha simetrik süsleme özeliklerine sahip iken sağ levha farklı bir motif kompozisyonu ile düzenlenmiştir. Orta ve soldaki bordürler yivli oyma ile oluşturulurken sağ levhanın bordürü yuvarlak yüzlü oyma tekniği ile meydana getirilmiştir. Ayrıca sağdaki levhanın daha basit nitelikte oyulması bu kısmın sonradan diğer levhalara eklendiğinin göstergesidir. Özgününde de ahşap kapı levhalarının üç ahşap levhadan müteşekkil olduğu tarafımızca düşünülmektedir. Eski bir fotoğrafta kapı kanadı günümüzdeki hali ile görülmektedir. Sağdaki levhanın yapıldığı dönemden sonra, yakın bir tarihte farklı bir sanatçı tarafından tekrardan oyulduğu kuvvetli bir ihtimaldir. Levhaların alt kısımlarının tahribattan dolayı 10-15 cm. eridiğini düşünmekteyiz. Levhaların en üstünde çivi izlerinin görülmesi levhaların buradan birbirlerine tutturulduklarını göstermektedir. Muhtemelen aynı durum alt kısım içinde geçerliydi.
Sonuç olarak; Hıdru’l-Ahdar Camii’ne ait olan fotoğraflardan ve bazı kaynaklardan[32] hareketle kapı kanatlarının bu camiye ait olduğunu düşünmekteyiz. Analiz ettiğimiz ahşap levhalar, üzerindeki süsleme özelliklerinden dolayı XII. yüzyıl - XV. yüzyılın ilk yarısına yerleştirilmektedir. Karşılaştırılan ahşap levhalar ve süslemeleri bize bu geniş tarih aralığını vermektedir. Fakat üst panolarda yer alan kûfi yazının özelliklerinden dolayı ahşap kapı kanatlarını XII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIII. yüzyıl arasına tarihlendirmek mümkündür. Benzer tezyini kûfileri Malatya Ulu Camii (1224) minberinin köşk kısmında ve Diyarbakır Ulu Camii’nin Hanefiler bölümünün avluya bakan cephesinin doğu kanadındaki 550/1155-56 tarihli kûfi kitabede görebilmekteyiz (fotoğraf 18-19).
Böyle nadir ve kıymetli bir eserin Türk-İslâm kültürü için değeri önem arz etmektedir. Gerekli temizleme ve onarım işlemlerinden sonra bu kapı kanadının müzelerde koruma altına alınmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.
Kaynakça
Ağaoğlu, M., “Unpublished Wooden Doors of the Seljuk Period”, Parnassus Vol. 10, No. 1 ( Jan., 1938), pp. 24-25.
Akın, G., “Karaman İbrahim Bey İmaretine Ait Bir Kapı Kanadındaki Kadın Figürünün Çağı ve Anadolu Ortamındaki Yeri”, Sanatın Ortaçağı Türk, Bizans ve Batı Sanatı Üzerine Yazılar, İstanbul 1997, s. 51-70.
Aslanoğlu, İ., Tire’de Camiler ve Üç Mescit, Ankara 1978.
Atalay, Ö., Siirt Tarihi, İstanbul 1946.
Bayburtluoğlu, Z., Anadolu’da Selçuklu Dönemi Sanatçıları I Ağaç İşi Ustaları, Erzurum 1988.
Bilgin, İ., “Merzifon’da Bulunan Bir Çift Ahşap Kapı Kanadı”, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976. s.411-415.
Bozer, R., “ Eğri Kesim Tekniğine Anadolu’dan Bir Örnek: Konya II. Kılıçarslan Türbesi’nin Ahşap Kapı Kanatları”, IX. Vakıf Haftası Kitabı (Türk Vakıf Medeniyetinde Hz. Mevlana ve Mevlevihanelerin Yeri ve Vakıf Eserlerde Yer Alan Türk İslam Sanatları Semineri, Ankara, (2-4 Aralık 1991) Ankara 1992, s. 227-236.
Bozer, R., “Amasya ve Çevresinde Erken Osmanlı Dönemine Ait Üç Ahşap Kapı”, Osmanlı Ansiklopedisi, C.XI, Ankara, 2000, s.285-293.
Bozer, R., “Ortaçağ Anadolu Türk Ahşap Sanatında Kündekâri Tekniği”, Türkler, C.7, Ankara, 20002. s.911-916.
Bozer, R., 15. Yüzyıl Ortalarına Kadar Anadolu’da Ahşap Kapı Kanatları (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1992.
Creswell, K.A.C., The Muslim Architecture of Egypt,. I, Oxford 1952.
Demiriz, Y., Osmanlı Mimarisi’nde Süsleme I Erken Devir (1300-1453), İstanbul 1979.
Demiriz, Y., XIV. Yüzyılda Ağaç İşleri, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı, Ankara 1977, s. 61-71.
Jonathan M. Bloom, “The “Fatımıd” Doors of the Fakahanı Mosque ın Caıro”, Muqarnas, Vol. 25, Frontıers of Islamıc Art and Archıtecture: Essays ın Celebratıon of Oleg Grabar’s Eıghtıeth Bırthday (2008), pp. 231-242.
Kılcı, A., “ Hasankeyf Vakıf Eserleri” Vakıf Haftası Dergisi, 5, 1987, s.159-188.
Mülayim, S., Türk Sanatında İkonografik Dönüşümler Değişimin Tanıkları, İstanbul 2015.
Oral, M. Z., “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri” Vakıflar Dergisi V, Ankara 1962, s.39-41.
Ögel, B., “Selçuklu Devri Anadolu Ağaç İşçiliği Hakkında Notlar”, Yıllık Araştırmalar Dergisi I, Ankara 1956, 199-236.
Öney, G., “Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri”, Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul, 1970, s.135-149.
Sınclaır, T.A., Eastern Turkey: An Architectural and Archaelogıcal Survey Vol.III, London 1989.
Sözen, M., Anadolu’da Akkoyunlu Mimarisi, İstanbul 1981.
Tüfekçioğlu, A., “Siirt Mezar Taşlarında İmzası Bulunan Sanatkârlar”, Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Dergis, C:6 S:25, Prof. Dr. Hamza Gündoğdu Armağanı, Ordu 2013, s.550-564.
Yurttaş H., Hasankeyf Yapılarının Sanat Tarihimizdeki Yeri (Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi Anabilim Dalı Yayımlanmış Doktora Tezi) Erzurum 1991.
İnternet adresleri
http://www.eba.gov.tr/gorsel/bak/28356 (erişim tarihi: 26.01.2016).
http://gertrudebell.ncl.ac.uk/photo_details. php?photo_id=5823.