Türk dillerinde halı ve kilim türlerini adlandıran terimlerin çokluğu, çeşitliliği, geniş kullanımda yaygınlığı halıcılık sanatının Türk halklarında çoktan beri malum olduğunu açıkça göstermektedir. Halı ve kilimler vakit ve çevre etkisine pek dayanaklı malzeme olmadığı için bizim zamana kadar ulaşanları seyrektir. Bunun için en eski devirler hakkında hüküm vermek zordur. Ama bir çok tarihçinin ve arkeologların dediklerine göre Türk halklarında halıcılık ve dokuma sanatlarının eskiden çok gelişmiş olduğunu ispatlayan olgular vardır. Bunun gibi, Türk halklarının ortak ana vatanı sayılan Altay’da arkeolojik kazılar sırasında başka arkeolojik malzemelerle birlikte bulunan halıları gösterebiliriz. Pazırık kurganında bulunmuş yaygılar içinde bir kaç teknikle yapılmışları vardır: keçe üzerinde aplikasyon (Foto 1.), kilim üzerinde aplikasyon (Foto 2.), düğümlü havlı yün halı (Foto. 3), düğümlü kırkılmış yün halı (Foto 4).
Tatar halkının yaşamında da halılar ve kilimler eskiden beri büyük bir önem taşımaktadır. Çağımızda halıcılık önceki gibi yaygın olmadığı için Tatarlara gelenek dışarıdan girmiş fikri de yaşamaktadır. Hemen belirtmek gerekiyor ki, geleneğin ticaret objekti olarak öbür halklardan alındığı söz konusu bile değil, aksine söz Tatarlar arasında yaşayan halıcılık ve dokuma geleneği hakkında olmalıdır ve bunun için esas da vardır. Mesela, A. Lihachev Moğol saldırılarından önceki İdil Bulgarlarının sanatında kendir ve keten eğirleme, yün eğirleme ve dokumacılık gibi el sanatlarının çok gelişmiş olduğunu söyliyor. ‘Bulgar ve Biler şehirleri civarında bulunmuş özel aletler bunu delili’ fikrindedir[1] . Sanat tarihçisi F. Veliev de arkeoloji bilgilerine dayalı olarak ‘arkeolojik kazılar sırasında tüylü halılar yapma işinde kullanılan özel kancalı iğnelerin bulunması Bulgarlarda halıcılık sanatının da bilindiğine raslamaktadır’ fikrini ileriye sürdürüyor[2][2] . Öbür bir hızmetinde de yazdığı gibi ‘halıcılık sanatı – göçebe halkların yaşantısı için tipik bir olaydır. O, kesinlikle, Kazan Tatarlarının Bulgar öncesi dönemlerde yaşayan atalarının sanatında ve yaşamında önemli bir yere sahip olmuştur ve Tatarların sanatında eski göçebelik kültürünün kalıntısı olarak korunmuştur’[3] .
Araştırıcılar halıcılık geleneğinin Türk halıkları için ortak olduğunu, zaten el sanatları çeşitlerinin biri birine büyük etkisi olduğunu göstermektedirler: ‘taş ve tahta üzerine oyma, dokumacılığın çeşitli türleri, ipek ve altın iplikle fisto işleme, ağaç, taş ve sıva üzerinde duvar resimleri – bunlar hepsi Kazan Tatarlarının Orta, Ön ve Küçük Asya, Kafkasya ve Rusya halklarıyla olan kültür ilişkilerini yansıtmaktadır’[4] . Bu ilişkilerin izleri ayrıca ornamentlerde görülmektedir. Örneğin Pazarık kurganında bulunmuş keçe üzerindeki aplikasyon ile Tatarların geleneksel deri mozaikini karşılaştırma ornametlerin aynı kaynaktan geldiğini açıkça gösterir (Foto 1. ve Foto 5).
Dokumacılık ve halıcılık sanatına ait terimlere gelince Tatar dilinde onlar şimdiye kadar özel olarak dil bakımından incelenmemiştir. Dokumacılık ve halıcılık terimleri sözlüğü de yoktur. Bu makalemiz için sözcükleri konuyla ilgili ağız araştırmaları, etnografi, sanat çalışmalarından topladık, onlardan bazı terimlerin anlamlarını belirlemek için de yararlandık[5] .
Söz konusu kelimeler en eski terim sistemlerinden birisidir, çünkü onun oluşum devri umumtürk dönemine aittir. Bunun için halıcılık terimlerinin çoğu Türk dillerinin ortak söz varlığına aittir. Çağdaş Türk dillerinin alan terimlerini karşılaştırmak bunu açıkça gösterirdi.
Tatar dilinin dokumacılık ve halıcılık terminolojisinde sayı açısından halıları dokuma tekniği, kollanımı, malzemesi, formu v.b. nitelikleri bakımından belirleyen sözcükler çoğunluğu teşkil etmektedir. Kilimlerde ve dokumalarda rastlanılan bezeklerin adlarının sayısı da pek çok değil. Bunun üzerine F. Veliyev şöyle diyor: ‘Nakışları adlandıran halk terimleri yok denecek kadar azdır. Bezekler yalnız süsleme olarak kabul edilir. Onların semantiği çoktan unutulmuştur.--- eşkenar dörtgen, kare gibi motifler bile (gök unsurlarının sembolik betimlenmesi), ancak dokuma tekniği ile ilgili olup sembolik anlam ifade etmek için kollanılmaz. Demek ki, çoğunlukla dekoratif rol oynayan pek çok bezeklerin adlarının olmayışının sebebi de bundan anlaşılır’[6] .
Kullanılış aktifliği açısından Tatar dilinin en önemli terimlerinden biri келәм ‘kilim’ sözcüğüdür. En geniş semantikli kelime denilebilir, çünkü o yapım tekniği, kollanımı, ölçüsü, vb. niteliklerine göre ayırmadan kilim ve halıların hepsini adlandırmak için kollanılmaktadır. Aynı şekilde stil açısından da terimlerin en yansızı sayılabilir, çünkü stillerin hepsinde de kullanılır. Etimolojisi hakkında araştırıcıların fikri farklıdır. Onların en yaygını da kelimenin Farsçadan alıntı olduğu. Ama R. Ahmetyanov, mesela, kelimenin aynı anlamda pek çok Türk dillerinde kullanıldığını vurgular ve umum Türk terim sayır [7] .
Bunun gibi polifonksyonel başka bir terim de çağdaş Tatar dilinde палас ‘palas’tır. Eskiden bu kelime el yapısı kaba dokuma anlamına gelmiş olmalıdır. Örneğin, K. Aliyeva eskiden Azerbaycan’da havsız kilimlerin bazılarından – palas ve cecimlerden erkekler ve bayanlar için giysiler dikildiğinden söz ediyor[8] . İdil boyu Türk halklarında da böyle bir gelenek yer almış olmalıdır. Eserini XII asırda kaleme alan büyük şair Kul Ali’nin ‘Kıssa-i Yusuf’ manzumesinden altta getirilen satırlar buna delil olabilir:
Palasların çıkarıb, tun kiyürdi
Hem teyüden indirdi, at benderdi,
Uluglarge, keçeklerge hem belderdi:
‘Hodavend, karvane Yusef!’ – deyür imdi[9].
Parçada da görüldüğü gibi, palas kelimesinin anlamı değişir ve dokumayı değil giysiyi adlandırmaya başlar. Çağımız Tatar dilinde palas kelimesinin dediğimiz anlamı yoktur, anlam genişlemiştir ve bir çok anlamlara gelmetedir: el dokuması havsız kilim, yatak örtüsü, fabrikada üretilmiş ve döşemeye yayılan çok büyük halı, dar uzun yolluk vb.
Etimolojisine gelince palas kelimesinin Farsçadan alıntı olduğu söylenir. Ama bu kelimenin de kilim kelimesi gibi çok eskiden, aynı anlamda, pek çok Türk dillerinde yaygın olduğu için Türk asıllı olduğunu tahmin edebiliriz.
Yapı bakımından görüldüğü gibi konuya ait terimlerin çoğu Türk köklere Türk veya Tatar dilinin kendi yapım ekleri eklenerek üretilmiş olduğu şüphesizdir. Örneğin, калак [kalak], тулак [tulak], йапма [yapma], кашма [kaşma], тырма [tırma], юллык [yullık], сулык [sulık] vb.
Alıntılara seyrek rastlanılır. Onların çoğu, elbet, Rus diline ait. Mesela, дарожкы [darujkı] ‘döşemeye atılan çok büyük halı, uzun dar yolluk’ Rus dilindeki ‘patika, dar yol’ anlamını taşıyan дорожка [dorojka] kelimesinin fonetik varyantı şeklinde Tatarcaya geçmiş. ‘Yere atılan, kumaş parçalarından dokunmuş dar yolluk’ anlamındaki дируга [diruga] sözcüğü de Rus dilindeki дерюга [deryuga] ‘1. kalın keten iplikten dokulmuş kaba dokuma; 2. kalitesiz kaba dokuma veya giysi’ kelimesinin fonetik değişime uğramış varyantıdır; ычнач [ıçnaç] perm. ‘elde dokumak için normalden daha küçük tezgah’ Rusça снасть [snast] ‘cihaz, eşya, aletler’ kelimesindendir vb.
Rus dilinden alınıp benimsenmiş sözcükler son dönemlere aittir ve çoğunlukla konuşma dilinde kullanılmaktadır. Mesela, ковер [kovyor] sözcüğü ancak konuşma dilinde kullanılır ve келәм kelimesinden farklı olarak, duvara asılan, fabrikada üretilmiş ve hazır satın alınan halı anlamına gelir.
Semantik bakımından halıcılık ve dokumacılık terimlerini birkaç guruba ayırarak incelemek mümkündür.
1. Dokuma ve Kilim Türleri
адава, адаwа [adava, adaua] kld. kumaş parçalarından veya kalitesiz ketenden dokulmuş palas; аламыш [alamış] sib. evde dokulmuş palas; ал дастымал [al dastımal] nokr. uzun dar havlu (Foto 15, 16.); әдрәс палас [edres palas] kmşl. renkli yün iplikten dokulmuş damalı palas (Foto 10, 11.); балас келәм [balas kelem] töm. renkli iplikten ve kumaş parçalarından dokulmuş yolluk, paspas; бишни [bişni] mi. kaz. ar. - krş. damalı keten dokuma (Foto 17.); буй аламыш [buy alamış] brb. çizgili kilim; дарожкы [darojkı] hvln. döşemeye yayılan, kumaş parçalarından dokulmuş uzun dar yolluk; дируга [diruga] srg. eçk. yolluk, paspas; йапма mel. döşemeye yayılan palas; йуллық [yullık] töm. yolluk, paspas; калак келәм [kalak kelem] töm. tob. tezgahta değil, bir tahta yardımıyla dokulmuş uzun yolluk; кашма [kaşma] tmn. hvln. koyun yününden keçe; келәм [kelem] 1. döşemeye serilen, duvara asılan renkli bezekli halı (Foto 14.); 2. tüb. irt. yolluk; кертемәч аламыш [kertemeç alamiş] brb. damalı palas; киез [kiyez] nokr. yün iplikten dokulmuş palas; олы ала аламыш [olo ala alamış] brb. iri bezekli palas; палас tvr. bükülmemiş iplikten dokulmuş keten palas; тәгәймәт yevşt. keçe palas; төшәнцек tara. dar keçe; төшәнчек brb. dar keçe; тулақ t.y. – krş. çuha; түр аламышы [tür alamışı] brb. sekiye serilen yaygı (Foto 18, 19.); түр юрганы [tür yurganı] minz. konukların oturduğu yere serilen dar palas veya yastık; черге [çerge] 1. kuzn. koyun yününden keçe; 2. hvln. yuların keçeden yapılmış yumusak kısmı; 3. brb. kamış hasırı vb.
2. Kullanılan Malzemeler
буй сүс [buy süs] brn. ketenin kaliteli, uzun ince telleri; кишә [kişe] mi., döb. dokumak için hazırlanmış ve karışmaması için örülmüş arış iplikleri örgüsü; күшә b. кишә; мора [mora] minz. keten; мошко [moşko] kuzn., hvln. strl. keten; сүс [süs] nokr. böre keten; тырма [tırma] minz. ipliği ölçme birimi; үзәк [üzek] nokr. ketenin kaliteli, uzun ince telleri; үзәк yanı [üzek yanı] eçk. ketenin biraz daha kalitesiz telleri; чүте [çüte] perm. dokumak için hazırlanmış ve karışmaması için örülmüş arış iplikleri örgüsü; шебә [şebe] tüb. irt. kalın kastarsız iplik vb.
3. Dokuma Tezgâhı ve Aletleri
арбача [arbaça] perm. tezgâhta kücü takılan sopalar; аюбаш [ayubaş] kuzn. dokunmuş keten veya kilim sarılan ağaç, selvim; аяк баскыч [ayak baskıç] kuzn., lmb. taban (Foto 8.); җил [cil] t.y., trh. arış ipliği ayırmak için kücünün öbür ucuna takılan kısa çubuk; көре [köre] kücü; кылыч [kılıç] 1. argaçları sıkıştırma aleti, kılıç, tarak (Foto 7.) 2. keteni yumuşatmak için yassı ağaç sopa; cоса [sosa] mekik (Foto 9.); табан [taban] taban (Foto 8.); тарак [tarak] tarak; тәбәлдерек [tebelderek] taban; тәпи [tepi] nokr. taban; тийәк [tiyek] minz. dokuma tezgâhının bir parçası (?); тырбыча [tırbıça] nokr. ipliği makaraya sarma aleti (Foto 9.); урын ағачы [urın agaçı] brb. dokuma tezgâhı (Foto 6.); урынтық [urıntık] t.y. – krş. keten dokuma tezgâhı; чәбе чыбыгы [çebe çıbıgı] trh. kücüye gelen ipliğin karışmaması için geçirilen ince çubuk; шырт [şırt] nokr. keten tarağı; ычнач [ıçnaç] perm. normalden daha küçük tezgah vb.
4. İş Akışını ve Usullerini Bildiren Sözler
aк чүпләм [ak çüplem] böre basma atkı yapıp dokunan beyaz keten; алмалау [almalau] kaz.ar. – krş. keteni üzerine renkli pamuk veya yün ipliklerle yuvarlak veya eşkenar dörtgen biçiminde nakışlar yaparak dokumak; әдрәсләп сугу [edreslep sugu] minz. renkli ipliklerle süsleyerek dokumak; басмалау [basmalau] tbl. dokuma üzerine bezek basmak; буйлап сугу [buylap sugu] perm., gey. çubuk biçiminde nakışlar yaparak dokumak; йегерләү [yegerleü] nokr. eğirmek; йөзекләп сугу [yözeklep sugu] çst. keten dokumanın eski usulü; калак күтәреп сугу [kalak küterep sugu] minz. basma atkı yapıp dokumak; киләп салу [kilep salu] eğirilmiş ve bükülmüş ipliği yıkamak vb. için çileye sarmak; киләп сару [kilep saru] b. киләп салу; кишәләү [kişeleü] kaz.ar. arış ipliklerini karışmaması için örgüye örmek; күтәреп сугу [küterep sugu] kaz. ar., mam. basma atkı yapıp dokumak; күшәләү [küşeleü] b. кишәләү; сәкасты ачу [sekastı açu] mam., kaz. ar., perm. keten dokuma tezgahı kurmak; суғу [sugu] dokumak; сугу [sugu] dokumak; тешкә берле итеп суғу [teşke berle itep sugu] minz. tpk. kılıcın dişlerinden tek bir tel geçirerek, ince, seyrek dokumak; тирәкләп суғу [tireklep sugu] kaz.ar. – mi. yuvarlak bezekler oluşturarak dokumak; уймак чүпләм [uymak çüplem] kaz.ar. – krş. basma atkı yapıp dokumanın bir usulü; чапау [çapau] kars. dokuma üzerine bezek basmak; чүтеләү [çüteleü] perm. arış ipliklerinin karışmaması için örgüye örmek; шыртлау [şırtlau] nokr. keten taramak vb.
5. Bezek Adları
аграмат [agramat] minz., temn., str. el dokuması ürünlerinin kenarına dikilen, iplikten örülmüş süs, saçak; борчак чүпләме [borçak çüpleme] kaz.ar. – krş. ufak çıkıntılı bezek türü; зийаф [ziyaf] çst. bezek; зыр [zır] m.-kar. bezek; йөзек кашы [yözek kaşı] yuvarlak çıkıntılı bezek; сулық [sulık] perm., gey. bezekleri bir birinden ayıran çizgi; төнгөл [töngöl] töm. el dokuması kilim üzerinde bezek türü (?); уймак чүпләм [uymak çüplem] yuvarlak içbükey bezek; чарық [çarık] minz. el dokuması kilim üzerinde bezek türü (?); чүпләм [çüplem] dokumada bezek oluşturmanın bir tekniği (?) vb.
6. Kalitesini, Çeşidini Bildiren Kelimeler
кәрәзле [kerezle] t.kam. - krş. ufak-ufak çıkıntılı bezekleri olan (beyaz keten); күтәрмәле [kütermele] t.kam. – krş. basma atkı yapıp dokunmuş; сикертмәле [sikertmele] t.kam. – krş. el dokuma keten; сызмалы [sızmalı] t.kam. – krş. bir uzun yol biçiminde bezeği olan; йулақ келәм [yulak kelem] tüb.-irt. çizgili kilim v.b.
Dokumacılık ve halıcılık terimlerinin önemli bir semantik özelliği şudur ki, aynı kelimeler çoğu defa, somut ve umumi anlamları adlandırmak için kullanılabilir. Bu nitelik fikrimizce bir yandan bu leksikanın eskiliğini gösterir, öbür yandan da söz konusu el sanatının az değiştiğini, aletlerin basitliği, usul ve tekniklerin gelenekselliği korunduğunu göstermektedir. Bunun için dokumacılık ve halıcılık terminolojisi sisteminde eş anlamlı ve çok anlamlı sözcükler yaygındır. Örneğin, yukarıda geçen palas kelimesi ‘el dokuması havsız kilim, yatak örtüsü, fabrikada üretilmiş ve döşemeye yayılan çok büyük halı, dar uzun yolluk, herhangi bir yaygı’ vb. anlamlara gelir ve çok anlamlılığın en parlak misali olabilir. Sinoniminin de çok yaygın olduğunu ‘yolluk, paspas’ anlamını taşıyan birçok sözcük örneğinde gösterebiliriz: дарожкы [darujkı] hvln., йуллық [yullık] töm., дируга [diruga] srg. eçk. vb.
Tatar dilinin dokumacılık ve halıcılık terimleri elbet bunlarla sınırlanmaz. Gözden geçirme şeklindeki bu işimize sonuç olarak şunları belirtmemiz gerekir: sanatın bu alanına ait terimleri toplama, sistemleştirme, türlü açılardan inceleme işlerine devam edilmelidir.
Kısaltmalar:
böre Böre ağzı
brb. Baraba ağzı
brn. Berenge ağzı
çst. Çistay ağzı
döb. Döbyaz ağzı
eçk. Eçken ağzı
gey. Geyne ağzı
hvln. Hvalın ağzı
kars. Karsun ağzı
kaz.ar. Kazan artı ağzı
kaz.ar. – krş. Kazan artı kreşenleri ağzı
kld. Kalda ağzı
kmşl. Kamışlı ağzı
kuzn. Kuznetsk ağzı
lmb. Lembre ağzı
mam. Mamadış ağzı
mel. Melekes ağzı
mi. Mişke ağzı
minz. Minzele ağzı
m.-kar. Mordva-Karatay ağzı
nokr. Nokrat ağzı
perm. Perm ağzı
sib. Sibirya diyalektı
srg. Sergaç ağzı
str. Sterletamak ağzı
tara. Tara ağzı
tbl. Tobol ağzı
temn. Temnikov ağzı
t.kam. – krş. Tüben Kama kreşenleri ağzı
töm. Tömen ağzı
trh. Tarhan ağzı
tüb. irt. Tüben İrtış ağzı
tpk. Tepekey ağzı
tvr. Tevriz ağzı
t.y. Tau yagı ağzı
t.y. – krş. Tau yagı kreşenleri ağzı
yevşt. Yevşte-Çat ağzı
Kaynaklar
Ahmetyanov, R. G. (2001), Tatar Telenen Kıskaça Tarihi-etimologik süzlege, Kazan, Tat. kit. neşr., 272 b.
Aliyeva, K. (2009), İstoki i Evolyutsıya Hudojestvennoy Kulturı Tyurkskih narodov: Materialı Mejdunarodnoy Nauçno-praktiçeskoy Konferentsıyı, Posvyaşşennoy 150-letiyu so Dnya Rojdeniya Pedagogaprosvetitelya, hudojnika Ş.A. Tagirova (Kazan, 17-18 aprelya 2008 g.), Kazan, s. 392.
Bayazitova, F. S. (2006), Nokrat söyleşe. Ruhi miras: gailekönküreş hem yola terminologiyese. Folklor, Kazan: ‘Dom peçati’ neşr., 240 b.
Dulskiy, P. (1925), İskusstvo Kazanskih Tatar, Moskva: Tsentralnoye İzd.-vo narodov SSSR, s. 19.
İz glubinı stoletiy (2004), Kazan: Tatar. кn. izd.-vo, s. 271.
Kol Gali (1983), Kıssai Yusuf, Kazan: Tat.kit.neşr., 541 b.
Lihachev, A. F. (1876), Bıtovıye Pamyatniki Velikoy Bulgarii – ‘Trudı II Arheologiçeskogo syezda, Т I, М.
Muhamedova, R. G. (2008), Tatarı-Mişari: İstorikoetnografiçeskoye İssledovaniye, Kazan: Magarif, s. 295.
Safina F. Ş. (1976), «Tkatskiye Stanı Tatar», İz İstorii Kulturı i Bıta Tatarskogo Naroda i Yego Predkov, Kazan, s. 99-105.
---------, F. Ş. (1976), «Beloye Branoye Tkaçestvo v Rayonah Zakazanya», İz İstorii Kulturı i Bıta Tatarskogo Naroda i Yego Predkov, Kazan, s. 147-150.
---------, F. Ş. (1996), Tkaçestvo Tatar Povoljya i Urala, Kazan: Fen, s. 205.
Valeyev, F. H., G. F. Valeyeva - Suleymanova (1987), Drevneye İskusstvo Tatarii, Kazan: Tatar. кn. izd.-vo, s. 171.
---------, F. H. (1984), Narodnoye Dekorativnoye İskusstvo Tatarstana, Kazan: Tatar. кn. izd.-vo, s. 132.
---------, F. H. (1969), Ornament Kazanskih Tatar, Kazan: Tatar. кn. İzd.-vo, s. 202.
Valeyeva, D. K. Valeyeva (1983), İskusstvo Voljskih Bulgar (X – naç. XIII v.v.), Kazan: Tatar. кn. izd.-vo, s. 132.
---------, D. K. (2003), İskusstvo Voljskih Bulgar Perioda Zolotoy Ordı (XIII – X v.v.), Kazan: Fiker, s. 240.
---------, G. F., Valeyeva-Suleymanova (1995), Dekorativnoye İskusstvo Tatarstana, Kazan: Fen, s. 188.