1. GİRİŞ
“Nizam-ı Cedid” hareketi Osmanlı Devleti’nde bir inkılâbın başlangıcıdır. III. Selim (1789-1807) Yeniçeri ordusunu ıslah ederek yeni bir ordu vücuda getirmeyi vazgeçilemez bir durum olarak görüyordu. Orduda yenileşme sürecine girilerek, gerçekleştirilen reformlar ile bu konuda ilk adım atılmıştır. III. Selim’in başlattığı hareket II. Mahmud’un (1808-1839) 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kaldırılması ile devam etmiş ve “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye” ordusu kurulmuştur. Yapılan ıslâhatlar içinde askerin her gün düzenli tâlim görmelerinden kıyafetlere kadar birçok yenilik karara bağlanmıştır. Üniformalar batılı tarzda setre ve pantolon olarak tercih edilmiş, Türk ordusunda askerî rütbe ve sınıfların üniforma üzerinde bulunacak olan işaretler ile belirlenilmesi kararına varılmıştır. Daha sonra Sultan Abdülmecid (1839-1861), Sultan Abdülaziz (1861-1876), Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1906) üniforma ve rütbe işaretlerinde düzenlemelere gittikleri görülmektedir. Askerî giysilerin üretimi de bu kararlar doğrultusunda durumun getirdiği şartlar üzerine şekillenmiştir.
Üniformalarda rütbe, ordu içerisinde birliklerin ve sınıfların ayrımı, askerin yaptığı iş ve yetkisini belirleyen önemli işaretlerdir. Rütbe işaretleri apolet, yaka, kol işaretleri, yâver kordonları, göğüs süslemeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca üniforma ile kullanılan madalya şeritleri, kemer, kılıç püskülleri de vardır. Çeşitli boyutlarda kullanılan düğmeler de başlıca aksesuarlar arasında sayılabilir. Askerî üniformaların üzerinde uygulanan işleme ve rütbe belirliyeci işaretler için kullanılan ana madde metal iplik; altın sırma teldir. Ayrıca kaytan; ipek yada sırmadan çapraz balık sırtı şeklinde örülmüş ortası yivli şerit, tırtıl (tertil); ince tellerin kıvrılarak veya spiral hale getirilen süsleme materyalidir. Metal ipliklerin askerî üniforma tezyîninde kullanılmak üzere imâl edilen başlıca malzemeler olduğu görülmektedir.
Bu resmi kıyafetler ve askerî eşyalarda kullanılan altın ve gümüş metal ipliğin üretimi Simkeşhâne-i Âmire’de gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca askerî üniformaların dikimine mahsus mîri çuha[1] ambarı da Simkeşhâne’de bulunmaktadır.[2]
Osmanlı arşiv belgelerinde Simkeşhâne-i Âmire’de üretilmesi kararlaştırılan ve her türlü devlet görevlilerinin resmi elbiselerinde kullanılacak sırmalı eşya ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır.[3] Altın varakçı esnafı da Tiryaki Çarşısı’ndan Simkeşhâne’ye taşınarak hazine hesabına sırma kılabdandan resmî elbiseler, kordon ve püsküller, apolet, gaytan ve bükme şeritler imâl etmiştir.[4]
Simkeşhâne-i Âmire’de padişah için kılıç kayışı ve palaska imâl edildiği [5] , şehzadeler için yaptırılan kılıç kayışı, palaska ve sırma kordon bedelleri [6] ile ilgili arşiv kayıtlarına da rastlıyoruz.
Simkeşhâne’nin ihyâsı için yâverlerin sırma istihkaklarının da Simkeşhâne’den alındığı görülmektedir.[7]
2. Simkeşhâne’nin Kuruluşu, Faaliyet Alanı ve İşleyişi
İstanbul’un imâr faaliyetleri fetih’i takip eden yıllarda başlamış olup 15. yüzyılın ikinci yarısından îtibâren ve 16. yüzyıl boyunca şehrin şekillenmesini sağlamıştır. 17. yüzyıl boyunca ticarî yapıların inşası, kervansaray-han adı ile yapımı sürmüş, 18. yüzyıldan îtibâren mal, yapım ve üretim hanları değer kazanmıştır. İlk örneklerinden olan 15. yüzyılda Fatih zamanında yenilenerek işlevini sürdüren Bayezid’deki sim imâl edilen yer olarak tanıdığımız[8] İstanbul Simkeşhâne’si Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sonrasında, biri sarayın hassa simkeşleri bir diğeri ise halkın ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla tahsis edilen ve Darbhâne nâzırı’nın gözetimi altında Darbhâne’ye bağlı bir mukataa olarak çalışan iki işyerinden ibarettir.[9]
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sonrasında kurduğu ilk Türk darbhânesi, Darbhâne-ı Atik Topkapı Sarayı’nın birinci avlusundaki bugünkü yerine nakledilince ilk darbhânenin bulunduğu yere Sultan III. Ahmed’in (1703-1730) annesi Emetullah Gülnûş Valide Sultan 1707 tarihinde bir simkeşhâne binası ile mescid, mekteb, çeşme ve sebil inşa ettirmiştir.[10] Muzaffer Erdoğan Simkeşhâne’nin Lale Devri’nin en ünlü mimarı olan Kayserili Mehmed Ağa’nın Hassa başmimarlığı döneminde yapılan yapılardan olabileceğini öne sürmüştür.[11] “Simkeşhâne” asırlarca gümüş ve altın tel çeken, gümüş işlemeciliği yapan esnafın çalıştığı bir iş hanı olarak kullanılmış, odalar da iş sahiplerine kiralanmıştır.[12] Vakıf, Haremeyn Evkâfı’na bağlıdır. Bunun sebebi ise Padişah IV. Mehmed’in başkadını Emetullah Gülnûş Sultan’ın padişah zevcesi olmasıdır. Dârü’s Saâde Ağa’sı, Haremeyn Evkâfı ve selâtin vakıflarının idâresine bakar bu nedenle Simkeşhâne Vakfı’nın idâresi de Dârü’s Saâde Ağa’sı nezaretinde bulunmaktadır.
Emetullah Gülnûş Valide Sultan’ın Simkeşhâne’deki evkâfı hâsılâtından Haremeyn hizmeti için bir miktarı tahsis ettiği belgelerde görülmektedir.[13]
Osmanlı İmparatorluğu’nda sırma ve sırmalı ürünlere ilgilinin fazlalığı nedeniyle, devletin iktisâdi gücünün el verdiği zamanlarda muhtelif yerlerde de “Simkeşhâne” açılmıştır. Tekstil alanında önemli bir yere sahip olan Bursa’da da sırma imâlinin yapıldığı görülmektedir. Bursa Simkeşhânesi İstanbul Simkeşhânesi’ne bağlı fakat kendi içerisinde idâri bir yapılanmaya sahiptir.[14] Osmanlı simkeşhânelerinin üçüncüsü Selânik Simkeşhâne’sidir. İstanbul, Bursa ve Selânik’te bu yerler ve sırma işleyen tezgâhlar dışında sırma işlemesi yasaktır.[15] Fakat saray için özel işlemelerin yapıldığı saray atölyelerinin varlığını görüyoruz. Simkeşhâne-i Hassa[16] saray bünyesinde saray için özel işlemelerin yapıldığı atölyedir. Cemâat-ı Simkeşân-ı Hassa ise saray himayesinde kurulan Ehl-i Hiref-i Hassa teşkilâtı içinde bulunan simkeşanlardır. Altın ve gümüş madenini işlemede kullanmak üzere hazır hale getiren gruptur. Saray Ehli Sanat 7224 Nolu Deftere göre saray sanatkarlarından simkeşanların yedi kişi olduğu kendi içlerinde bir sistemin işletildiği görülmektedir.[17]
2.1. Simkeşhâne İdârecileri
Anlaşıldığı üzere Darbhâne-i Âmire nâzırı Simkeşhâne’nin en yüksek rütbeli âmiridir. Görevliler defterdarın teklifiyle tayin edilir. Darbhâne-i Âmire nâzırına bağlı iki emin vardır. Eminlerden biri Simkeşhâne’nin, bir diğeri ise tel mukataasının âmiri durumundadır. Görev süreleri bir ila üç yıl arasındadır. Eminin maiyetinde imâlâtın düzenli yapılmasını sağlayan ve suistimâlleri önleyen zâbitler de vardır. Simkeşhâne’de üretilen malı teslim alan görevliye “Sandukkâr” denir. Bunlar Darbhâne görevlisidir. “Tefe kâtibi” ise Darbhâne’den Simkeşhâne’ye verilen gümüşün hesaplarını tutan görevlidir.[18] Simkeşhâne esnafı ise “Simkeşbaşı” adlı görevli tarafından idâre olunurdu. Bilgili ve tecrübeli meslek sahibi ustalar arasından esnaf tarafından seçilirdi. Simkeşbaşı yapılan imâlatın kontrolü ile görevlidir. Kontrolden geçen ürünler ise kethüdâ tarafından mühürlenir.[19]
2.2. Simkeşhâne’de Yapılan İmâlat
Metal iplik çekme işlemi Simkeşhâne’de yapılır. Osmanlı Devleti’nin nezâreti altında sırma işleyen, Simkeşhâne’de haddeden gümüş tel çeken sanatkarlara simkeş veya sırmakeş denir.[20] Osmanlı tarihinde sırmakeşlik ve kılabdancılık kuyumculuk gibi muhteşem ve parlak sayılabilecek altın devrelere erişmiştir.[21] Simkeşhâne devletin ehemmiyetle kontrol altında tuttuğu ve sıkı bir denetlemeye tabi olan imâlâthanelerden biridir. Darbhâne emini’nin kontrolü altındadır. Bunun sebebi kullanılan hammaddenin altın ve gümüş gibi kıymeti yüksek mâdenlerden olması ve devletin para politikasını etkilemesidir. Gümüş ve altının Darbhâne’den başka yerden temin edilmesi yasaklanmıştır. Darbhâne tarafından sağlanan altın ve gümüşün çok kıymetli madenler olması nedeniyle Simkeşhâne’de kullanabilecek maden miktarı belli olup üzerine çıkmalarına izin verilmemiştir.[22] Bu miktar XVII. yy. sonlarında 360 tefe= 4400 dirhemdir.[23] Simkeşlere Darbhâne tarafından verilen gümüşün israf edilmemesi ve işin ehli olmayanların, acemi çırakların simi işleme tabi tutmamaları için çeşitli emirler görevlilere tebliğ edilmiştir.[24] Sırma ve telin kalitesinin nizamlara uygun olması gerekmektedir. Kaplama işi Simkeşhâne zabitleri gözetiminde yapılmaktadır. Kaplama ameliyesinde bir eksiklik olur ise tel tekrar eritilmektedir.[25] Sırma ve telin belirlenen ölçüden daha az gümüş bulundurması kısa zaman içinde kopmasına sebep olmaktadır.[26]
Simkeşhâne esnafı üç gruptur. Sağıcılar, simkeşler ve kılabdancılar. Sağıcıların işi Darbhâne’den verilen altın ve gümüş çubukları sırma ve kılabdan yapımı için gerekli inceliğe getirmektir. Simkeşler ise sırma ve tel imâlini gerçekleştirmişlerdir. Gümüş teli ipek üzerine saran esnaf grubu çalışanlarına ise kılabdancı denmektedir.[27]
Metal iplik çekme işlemi için Simkeşhâne’de kullanılan belirli aletler vardır. Bu aletler; hadde, kal ocağı, tav ocağı ve çıkrıktır.
Hadde; Erimiş madeni döküp tel yapmaya mahsus delikli safha suretinde bir alettir.[28] Evliya Çelebi İstanbul esnafını anlatırken “Demir Çekenler Esnafı” başlığı altında “Hadde o şeydir ki Nahçıvan yahut Hind demirinden bir uzunca dımışkîdir. Nice yüz delikleri vardır, ondan kuyumcular ve sırmakeşler sırma ve tel çekip ince ederler ince sanattır.”[29] Sözleriyle sırmakeşlerin yaptığı işi övdüğü söylenebilir. Kâl ocağında maden külçeleri eritilip tasfiye olunur.[30] İşlenecek maddeye ısı tav ocağında verilir.[31] Yapılan işleme ise tavlama denilmektedir. Çıkrık ise kılabtancıların kılabtanın sarılmasında kullandıkları alettir.[32]
1900’lü yıllarda İstanbul’da yaşamış olan Fransız mozaikçi ve ressam Pretextat – Lecomte “Türkiye’de Sanatlar ve Zeneatler” isimli kitabında sırma imâlini şu şekilde anlatmaktadır;[33]
“Bu sırmalar çok iptidai bir makineyle imâl edilmektedir. Bu makine, ipek telle işleyen paletli büyük bir tekerlekten ve her biri bir ipek telle tutturulan otuz kadar mili fişten ibarettir. Bu ipek teli yirmi adım mesafeyle durmuş bulunan bir başka işçi germektedir. Tel kendi üzerinde dönerek kabuğundan kurtulup altın veya gümüşlenmeye hazır vaziyete geldiğinde başka bir tezgâha alınır; orada tarif ettiğimize yakın bir usûlle madenî tel onu sarar. Nakış teli böylece hazırlanmış olur”
2.3. Metal İplik Çeşitleri
Belirli işlemlerden geçtikten sonra işleme için kullanılmaya hazır hale getirilen metal iplik; sırma tel, sırma kılabdan ve sim çeşitleriyle isimlendirilir.
Sırma, haddeden geçirilerek iplik gibi ince bir hale getirilen sıyrılmış altın ya da gümüş telin adıdır. Sırma sözlükte altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel, bu telden yapılmış veya bu tel gibi olan, rütbe gösteren şerit olarak tanımlanmaktadır.[34] Altın 24 ve gümüş 100 ayar olmazsa o incelikte çekilmesi mümkün değildir.[35]
Kılabdan, altın veya gümüş tellerin ipekten mamul ipliğin üzerine sarılmış haline denir. Gümüş kılabdan; gümüş telin beyaz ipliğe sarılmasına denir. Sarı ipliğe sarılması durumunda altın veya sarı kılabdan olarak adlandırılır.
Sim ise altın değil de gümüş üzerine altın yaldız vurulmuş olanların adıdır.[36]
Sırmanın devlet ricâli ve ileri gelenleri için imâl edilen ağır altunlu ve üç yaldızlı çeşidi vardır. Devlet ricâli için imâl edildiğinden Simkeşhâne’nin en kaliteli imâlidir.[37] Sırmacılık ve kılabtancılık Osmanlı zamanında çok revaçtaydı. Padişah ve saray erkânının giydikleri elbiseler sırma ve kılabdanlarla işlenmiştir.[38]
3. İşlemede Kullanılan Teknikler
Türk işlemeciliği eski dönemlerde sırma ile başlamıştır.[39] Bir kumaş veya satıh üzerine (deri, keçe, çuha, keten) ipek, pamuk, metal iplik vb. iplikler kullanılarak düz veya kabartılı olarak uygulanan tezyînata işleme denir. Bu satıhlar üzerine yapılan bezemeler sanatların en eskilerinden biridir.[40]
İşleme Osmanlı döneminde başta saray, çarşı ve ev olmak üzere üç koldan imâl edilmiştir. İleriki vakitlerde ordu atölyeleri, tekkeler ve Kız Sanat Okulu bu üretim kollarına dahil olmuştur.[41]
Metal iplikler hazır hale getirildikten sonra kumaş ve türevleri üzerine işleme yapılmak üzere hassa zerdûzlarına teslim edilmektedir. Altın, gümüş ve tel işleyen sanat bölüğünün adı “Cemât-ı Zerdûzan” dır.[42] Zerdûz işi metal altın veya gümüş iplik ile yapılan tutturma, mıhlama, yatırma, bir tür dival işi çeşitlemesidir.[43] Güzel bir sonuç elde etmek için çok sık bir şekilde işlenmesi gerekir.
İşlemelerde kullanılan, bir cins yüzeysel sarma olan zerdûz işi tekniğinin atma ve tutturma iğnelerinin bir araya gelmesinden oluşan geniş bir birikimi vardır.[44]
Kumaşa iğne batırıldığında iki batan nokta arasında kalan ipliğin işlenme tarzına ve bu iğne atkılarının şekline iğne atkısı veya iğne denir. Bu iğne atkılarına da çeşidine göre isim verilir. İki iğne arası uzunca olup arasındaki ipliğin bir yere takılarak kopması ihtimâline göre onu daha küçük atkılarla bir kaç yerinden kumaşa tesbit ederler ki bu usul bilhassa altın ve kılabdan işlemelerinde çok kullanılır. Böyle tutturma iplikli iğnelere “tutturmalı atkı” denir. Bazen de altın tel, sağlam bir iplik ve keten ipliği üzerine sarılarak işlenir. Buna da “tahrilli” denir. Eğer altın teli gayri muntazam fâsılarla görünecek surete tahrillenmiş ise “ebrulu sırma” denir.[45]
Kumaşın arka ve ön yüzeyinden yürütülen iki tür iplik ile çalışılmaktadır. İğne kullanıldığı gibi biz de kullanılmaktadır. Cülde kasnak veya gergefin görevini üstlenmektedir. Cüldeye işlenecek örtünün sıkıştırılması iki elin serbest kalmasını sağlamak içindir. Bir el altta bulunan alt ipliği ve iğneği getirmek; diğeri ise bizle, delik açmak ve üsteki ipliği taşımak için kullanılır. Oluşturulan desenin üzerine serilen metal iplikler, alttan çekilir altta yer alan kumaşın astarına iliştirilir. Böylece metal iplik daha az harcanmış olur ve kaymaması için balmumlu ipliğin arasına sıkıca yerleştirilerek kumaşın altına tutturulmuş olmaktadır. Zerdûz işinde iyi sonuç almak için metal ipliğin ince olması ve istenilen kalınlığın iplik sayısı artırılarak sağlanması gerekmektedir. İplik sayısı cağ isimli aparata 5 ila 10 makara takılarak artırılır.[46]
Kullanılan bir diğer teknik ise aplike tekniğidir. Kumaşın üzerine yapılan işlemelerin çevre çizgilerinden kesilerek ve ajurlanarak başka bir yüzey üzerine yapıştırılmasıdır.[47]
4. Üniformalar ve Rütbe İşaretlerinde Metal İplik Kullanımı
Askerî üniformalarda en sık kullanılan işleme teknikleri başta zerdûz işi olmak üzere dival işi ve aplike tekniğidir. Aplikasyon tekniğinin çoğunlukla üniformaların kol kapakları, yakaları ve göğüs aksesuarlarında kullanıldığını görmekteyiz. İpek veya sırma ile kıyafete yapılan bu nakış veya süse tiraz denir. Askerî üniformalara konulan rütbe işareti işlemeler de tiraza örnektir.[48] O dönemlerde sırma ile yapılan işlemelerde sırmanın yıllarca kararmadan kaldığı gözlemlenmektedir.
4.1. Üniforma Çeşitleri
Osmanlı Askerî Teşkilatı’nda subaylar üç çeşit üniforma kullanmaktadırlar; büyük, küçük ve günlük. Büyük üniformalara “Merasim veya Tören” üniforması da denilmektedir. (Fotoğraf 1,2,3,4) Küçük üniformanın bir diğer ismi “Cumalık veya Selamlık” üniformadır. Günlük üniformanın ismi “Gündelik” üniforma olarak da geçmektedir.
Büyük üniformalar resmî temsil günlerinde kullanılmaktadır. Her sınıfa mahsus paşaların ve üst rütbeli askerlerin büyük üniformalarının setreleri tüm göğüs kısmını kaplayacak şekilde sarı sırma ile bezelidir. Yine kol yenleri armûdî şekilde sarı sırma ile işlemelidir. Omuz rütbeleri som sırma apoletlerden oluşmaktadır.
Küçük üniformaların omuz rütbeleri de som sırma apoletlerden müteşekkildir. Resmi günlerde göğüs kısmına nişan ve madalyalar takılır.[53] Cerrahların giydiği küçük üniformaların apoletlerinde neşter işareti, eczacıların apoletlerinde ise meşe dalı bulunmaktadır. Bu işaretler için yine sarı sırma metal iplik kullanılmış ve işlemesi tamamlanmıştır. Padişah yâverlerine ait küçük üniformaların kol kapakları armûdî şekilde sarı işlemelidir.
4.2. Üniformalarda Rütbe İşaretleri
Sultan Abdülmecid devrinde vuku bulan Kırım Savaşı’nı (12 Mart 1854-10 Eylül 1855) müteakip rütbe işaretlerinin şeridin adedi ve rengine göre üniformaların kol yenlerinde sırma şerit şeklinde belirlendiğini biliyoruz. Daha sonra tahta geçen Sultan Abdülaziz’in askerlik işleri ile çok ilgili ve devrinde askerî kıyafetler ile son derece alâkadar olduğu görülmektedir.[54] Sultan Abdülaziz döneminde ümerâ ve zâbitlerin rütbeleri Sultan Abdülmecid devrinde kabul gören usul üzere kolları üzerindeki sırmalı şeritler ile ayırt edilirdi. Armûdî şeklinde olan kol kapağı kenarınca dikilip uçları dar bir köşe teşkil etmek üzere birleşen bu şeritler, Sultan Abdülmecid devrine göre daha enlidir. Paşaların setrelerinde rütbe ayırt etmek için alâmet olan sarı sırma şeritlerin uçları bir bütün teşkil edecek surette birleştirilip, şeritlerin sayıları mirlivalarda[55] iki, feriklerde[56] üç, müşirlerde[57] ise dörttür. Erkân ve ümerâya mahsûs büyük üniformada setrenin yaka ve kol kapakları ve iki taraflı olarak göğsü tamamen sarı sırma işlemelidir.[58] Göğüs işlemelerinde genellikle altın sırma ile zerdûz tekniği kullanılarak aplike uygulaması tercih edilir.
Fotoğraf 5, 6, 7’de sağ kol üzerinde görülen padişah yâverlerinin kullandığı Yaverân-ı Hazret-i Şehriyâri kordonudur. Altın sırma tellerin örülmesi ile kordon şeklini alır. Kordon metal düğme ile üniformaya tutturulmuştur. Fotoğraf 5’de Üniformada bulunan kol ayrıntısı ise Yaverân-ı Hazret-i Şehriyâri’den dragon elbisesi iktisab edenlere mahsus setrelerin dış koludur. Kullandığı apolet törenlere mahsustur. Törenlerde üniformaların apoletlerine sırma saçak takılır bu takılan ek bölüme kaşık denir.
Müşir, birinci ferik, ferik ve mirliva rütbesine mensup paşalara ait üniformaların ceket yakalarında sırma ile işlenmiş Erkân-ı Harbiye sınıfına mensup olduklarına dair işaret bulunur. Ayrıca resmi günlere özel tırtıl şeklinde işli ince kaytan kordon taktıkları görülmektedir.
Yaka bölümünde görülen yaka işaretleri askerî sınıf belirleyici niteliktedir. XIX. Yüzyıl sonlarından itibaren yaka kenarlarında altın sırma dokuma şeritler kullanılmaya başlanmıştır. Yüksek rütbeli askerlerin üniformalarının yakalarında sırma işlemeler de görülmektedir. (Fotoğraf 8)
Bahriye nâzırı reis paşalar için hazırlanan üniformalarda setrenin yakaları ince sarı sırma şerit ile çerçevelidir. Apoletlerin püskülleri kalındır. Apoletlerin kaşık kenarları işlemelidir.[61]
Pantolon zıhları ise askerî üniformaların pantolonlarının iki yan tarafındaki şeritlere denir. II.Abdülhamid döneminde kulanılan pantolonların zıhları sırma şerit ve kaytan ile işlidir.[62]
4.3. Üniformalarda Kullanılan Akseuarlar
Askerlerin üniformaları üzerinde kullandıkları bir takım aksesuarlar bulunmaktadır. Erkân ve ümerânın kullandığı kılıç kayışı bunlardan biridir. Kılıç kayışı sarı sırmadır. Altın sırma dokuma olanları da mevcuttur. Kılıç kenarına iliştirilmiş püskül ise erkân ve ümerâya ait kılıç püskülüdür.
Büyük üniformayı giydiklerinde piyade erkânı som ve piyade ümerâsı saçaklı apolet takarlar. Apoletlerin saçakları altın sırma ile yapılır. Altın sırma spiral bükümlüdür. Bazı apoletlerde altın sırma zerdûz işi tekniği kullanıldığı görülmektedir.
Resmi tören ve ziyaretlerde sarı sırma kemer takılır. (Fotoğraf 9) Padişahların altın sırma ile imâl edilen kemerleri vardır. Tanzimattan sonra kemer tokaları Osmanlı Devleti arması ile gemi çapası, top namlusu ve güllesi, ayyıldız gibi amblemler taşımıştır.[63] Süvâri sınıfına mensup paşalar arka kısmında küçük bir çanta bulunan sırma ile imâl edilmiş bir kemer kullanır.
5. Üniformaların Mâliyeti Üzerine
Askerî teşkilata ait üniformaların belirli bir mâliyeti vardır. Simkeşhâne-i Âmire’de üretilen üniforma ve aksesuarların imâl fiyatları devlet tarafından belirlenmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan TS.MA.d / 10716 dosya nolu 10 Zilkâde 1283 (16 Mart 1867) tarihli Matbaa-i Âmire’de basılan defter bizi bu konu ile ilgili gerekli bilgiyi sunmaktadır. Defterde Simkeşhâne’de imâl edilen ümera ve zabitâna mahsus üniformaların üç yaldızlı sırmadan olmak şartı ile mâliyeti ve fiyat listesi bulunmaktadır.[65]
Simkeşhânede her sınıf asker; Ulemâ-yı Kirâm hazretleri, Asâkir-i Berriye-i Şahâne ümerâ ve zâbitanı, Hademe ve Muzika-yı Hümâyun, Süvari Bölüğü, Topçu Bölüğü, Erkân-ı Harbiye, İstihkâm, Tersâne-i Âmire, Asâkir-i Beriyye-i Şâhâne ümera ve zâbitânı, Tıbbiye zâbitânı için üretilen üniforma ve bunlarla ilgili kol, kılıç ve ğaşiye ve her çeşit şerid, kordon, apolet, ispalet ve püskül vesaire resmi eşya ve alay sancaklarının on iki kuruş kâr ile satış fiyatları devletçe belirlenmiştir.[66]
Defterin 12. sayfasında ise baş telleri, kılıç, kol, ğaşiye şeridi ve dirhem ile satılan püskül ve kordonların imâl mâliyetleri üzerine kârın fiyatlara yüzde hesabıyla yansıtılacağı ifade edilmiştir.[67]
Kaynakta (B.O.A, TS.MA.d, D.No:10716, H-10-11-1283) yer alan üniformaların mâliyet ve fiyat listeleri şöyledir;
Ek 1 ve Ek 2 Müdir-i Simkeşhâne-i mühürlü Simkeşhâne-i Âmire’de imâl ve tanzim olunup takdim kılınmış olan vekillere mahsus üniforma ile diğer eşyaların bedelinin 3.824 kuruşun tamamen tahsil edildiğine dair makbuz senedi ve Simkeşhâne-i Âmire’de imâl ve tanzim olunup takdim kılınmış olan vekillere mahsus üniforma, pantalon şeridi, kılıç bendi ve püskül bedelinin yeraldığı Müdir-i Simkeşhâne mühürlü pusuladır.
SONUÇ
Askerî teşkîlat dahilinde kullanılan bahsi geçen bu nakışlar metal iplik ile ağır işlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Her alanda var olan Türk kültürü geleneksel nakış anlayışı ile askerî sahalarda da kendisini göstermiş, devletin ve ordunun zenginliğini ve kuvvetini uluslararası karşılaşmalarda vurgulayıcı bir alâmet olarak günyüzüne çıkarmıştır. Tezyînî sanat dallarından nakışta kullanılan altın-gümüş metal ipliğin üretim süreçlerine değinilerek askerî üniformalarda kullanımı değerlendirilmiş, sırma ile tezyin edilen bu üniformaların maliyeti, imâl masrafları kayıt altında bulunan arşiv belgeleri (günümüz Türkçesine aktarılarak) ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Türk ordusunda kullanılan üniformaların her yönü ile tetkik edilmesinin mühim olduğu öngörülmekte, üniformaların tezyînî, kullanılan aksesuarlar ve bunu sağlayan üretim teşkilatlarının yapısı ve yurtdışında bir bilim dalı olan üniformoloji (the uniformology) konusuna ülkemiz araştırmacılarının ilgisini çekmenin önem arzettiği düşünülmektedir.
KAYNAKÇA
1.Arşiv
BOA, A.MKT.MHM D.No: 374, G.No: 21, H-07-10-1283
BOA, Y.MTV D.No: 284, G.No:91, H-21-01-1324
BOA, Y.MTV D.No: 253, G.No:115, H-16-09-1321
BOA, Y.MTV D.No: 232, G.No:156, H-26-04-1320
B.O.A, TS.MA.d, Defter No: 6120, H-02-01-1099
B.O.A, KK.KK.d, Defter No: 7224, H 12
B.O.A, DRB.d, Defter No: 1153, v.4
B.O.A, TS.MA.d, 9706/4
B.O.A, TS.MA.d, D.No:10716, H-10-11-1283
İBB Atatürk Kitaplığı- Evrak no: PVS_Evr_00747 / 09 Ca.1292
İBB Atatürk Kitaplığı- Evrak no: PVS_Evr_00744 / 8 Ra.1292
İBB Taksim Atatürk Kitaplığı – Kartpostal Arşivi
İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi - II.Abdülhamid Han Fotoğraf Albümleri
2. Kitap ve Makaleler
Altınay, Ahmet Refik (1998). Eski İstanbul, İstanbul: İletişim Yayınları.
Altınay, Ahmet Refik (1987). Onuncu Asr-ı Hicri’de İstanbul Hayatı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Arseven, Celâl Esad (1998), Sanat Ansiklopedisi, c.2, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Barışta, H. Örcün (1993). “İşlemeler” Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.4, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s.295.
Barışta, H. Örcün (1999). Osmanlı Dönemi Türk İşlemeleri, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.
Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey ( ). Bir Zamanlar İstanbul, İstanbul: Kervan Kitapçılık.
Büngül, Nurettin Rüştü ( ). Eski Eserler Ansiklopedisi, C.1, İstanbul: Kervan Kitapçılık.
Çantay, Gönül (2002). “Türk Mimarisinde Kervansaraylar”, Türkler Ansiklopedisi, C.6, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, s.122-123.
Çelebi, Evliya (2008). Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 1. Cilt 2. Kitap, İstanbul: YKY Yayınları.
Erdoğan, Muzaffer (1955). “İstanbul’da Sırmakeşlik ve Kılaptancılık”, Türk Folklor Araştırma Dergisi, Temmuz 1995, Sayı 72, s.1142.
Erdoğan, Muzaffer (1962). Lale Devri Baş Mimarı Kayserili Mehmed Ağa, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti.
İhsanoğlu, Ekmelettin (1994). Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, İstanbul: Yıldız Matbaacılık.
Koçu, Reşad Ekrem (1967). Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Ankara: Sümerbank Kültür Yayınları.
Lecomte-Pretextat ( ). Türkiyede Sanatlar ve Zeneatler Ondokuzuncu yy. Sonu, Kervan Kitapçılık, İstanbul.
Osmanlı Askeri Teşkilât ve Kıyafetleri 1876-1908 (1986). Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Yayınları.
Paşa, Mahmud Şevket (1325). Osmanlı Teşkilât ve Kıyafet-i Askeriyesi, Mekteb-i Harbiye Matbaası.
Sami, Şemseddin (2011). Çev. Raşit Gündoğdu, Niyazi Adıgüzel, Ebul Faruk Önal, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık.
“Simkeşhane” TDV İslâm Ansiklopedisi c.37, s.212.
Sürür, Ayten (1976). Türk İşleme Sanatı, İstanbul: Ak Yayınları.
Şakir, Ziya (1956). Büyük Türk İnkılabı, İstanbul: Çeltüt Matbaası.
Şakir, Ziya (1957). Tanzimat Devrinden Sonra Osmanlı Nizam Ordusu, İstanbul: Çeltüt Matbaası.
Şehsuvaroğlu, Haluk .Y (1956). “Simkeşhane”, TTOK Belleteni. XII/169.
Taşkömür, Himmet (1990). Yüksek Lisans Tezi “Osmanlı İmparatorluğunda Simkeşlik Ve Tel Çekme (XI-XIX yy.)”, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
3. İnternet Kaynakları
http://loc.gov/pictures/resource/ggbain.13752/ - 17.12.2019
https://rosettaapp.getty.edu/delivery/DeliveryManagerServlet?dps_pid=IE3430727 - 20.12.2019
https://www.npg.org.uk/collections/search/portrait/mw248936/Augustus-Charles-Hobart-Hampden?LinkID=mp85746&role=sit&rNo=0 - 05.01.2020
https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1 - 25.11.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100516403.jpg?t=1479190935 -10.12.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100516259.jpg?t=1479179848 -10.12.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100516369.jpg?t=1479179814 -12.12.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100570999.JPG?t=1479613566 -12.12.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100570067.JPG?t=1479598151- 12.12.2019
https://www.ottoman-uniforms.com/s/cc_images/teaserbox_4100681058.jpg?t=1480475828 – 12.12.2019
4. Diğer Kaynaklar
İstanbul Müzayede – Müzayede ürünü / Lot No: 254
Peramezat Müzayedecilik İstanbul – Müzayede ürünü / Lot no: 11